Mersin Efsaneleri

KIZ KALESİ EFSANESİ

 Korikos'ta yaşayan Krallardan biri, bir kız çocuğu olsun diye gece gündüz Tanrıya yakarmaktadır. Sonunda dileği yerine gelir ve kız büyüdükçe güzelliği ve yardımseverliği ile herkesin sevgisini kazanır. Günlerden bir gün kente bir falcı gelir. Kral onu saraya çağırtır, kızının geleceğini öğrenmek ister. Falcı prensesin eline bakınca irkilir ama bir şey söylemez. Kral zorlayınca, Kralım Kızınızı bir yılan sokacak, bu yazgıyı hiçbir şey bozamayacak, siz dahi engel olamayacaksınız deyip oradan ayrılır. Kral, kıza bir şey söylemez ama düşüncelere dalar. Sonunda kıyıya yakın küçük bir adacık üzerinde, ak taşlardan bir kale yaptırmaya karar vererek kaleyi yaptırır ve kızını buraya kapatır. Olan biteni bilmediğinden kızı üzülmekte, günden güne eriyip gitmektedir. Günün birinde saraydan kaleye gönderilen bir üzüm sepetinin içinden çıkan bir yılan kızı sokar ve öldürür.
 YEDİ UYURLAR EFSANESİ (ESHAB-I KEHF ) 
 Dünyanın birçok yerinde mekan bulan “Yedi Uyurlar” inanışının Anadolu’daki en önemli merkezi Tarsus’taki Eshâb-ı Kehf Mağarasıdır (Res: ). Zamanı kesin bilinmeyen olayın hem Müslümanlar hem de Hıristiyanlarca anlatılması ve Kuran-ı Kerimde Eshâb-ı Kehf suresi adıyla yer alması bu yerin önemini belirlemektedir. Olay bugün değişik şekillerde anlatılsa da özünde yıllarca inançlara gösterilen baskıya Tarsus eşrafından yedi gencin karşı koyması yatmaktadır! Bu anlatımlarda değişmeyen bir başka nokta ise, Encülüs Dağındaki bir mağaraya sığınan Meksemlina, Yemliha, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayyuş isminde yedi genç ile köpekleri Kıtmır’in 309 yıl uyumalarıdır. Hikayenin belgelenmesi Yemliha’nın Tarsus’a gönderilmesiyle gerçeğin ortaya çıkması arasında gelişmektedir. İsimler Hıristiyan versiyonunda Maksimyanus, Malkus (Margus), Martininanus, Konstanitnos, Dionisyus, Yuhanis ve Süresiyu şeklinde değişmektedir. Anadolu insanının inançları arasında önemli bir yer bulan Eshâb-ı Kehf Tarsus’un 12 km. kuzeyinde yer almaktadır. Encülüs Dağı eteklerinde doğal bir çöküntünün mağara şeklini aldığı yaklaşık 200 m2 lik kapalı bir alandan oluşmaktadır. Aşağıya bugünkü yürüyüş zemininden 15 basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Mağaranın hemen üzerinde bir cami yer almaktadır. Sultan Abdülaziz’in annesi ........Sultan’ın vekil tayin ettiği şehir müftüsü Ahmet Efendi tarafından M. 1872 tarihinde inşa edilmiştir. Camiye sonrada üç şerefeli bir minare daha eklenmiştir. Alan son yıllarda yapılan düzenlemelerle Tarsus’un önemli bir turizm merkezi haline gelmiştir. St. Paul'un Hıristiyanlık kurallarını yaydığı tarihlerden uzun bir süre sonra, Arap kaynaklarında Takyanus olarak geçen (Diocletianus?) Roma İmparatoru Tarsus'a gelmiş ve çok tanrılı dönemde tek tanrıya inandıkları için bu gençleri huzuruna çağırarak, onlara Roma dinine bağlı kalmalarını, aksi taktirde kendilerini öldürteceğini söylemiştir. Tek tanrıya inançlarından vazgeçmek istemeyen bu gençler, İmparator tarafından verilen bir kaç günlük zamandan yararlanarak Tarsus yakınlarındaki bu mağaraya sığınmışlar ve orada mucizevi bir şekilde 309 yıl süren bir uykuya yatmışlardır. İçlerinden ilk uyanan Yemliha, yiyecek almak için kente gittiğinde, elindeki paranın çok eski olduğu ve anlattıklarının akla uygun olmadığı anlaşılınca, şehir halkı onunla beraber mağaraya gider.
Ancak mağarada yedi yavru kuşun tünediği bir yuvadan başka bir şey göremezler. Bu sonuç İslami versiyonda ise şöyledir. Mağaraya gelenler, içerde altı kişinin namaz kıldığını görürler. Yemliha dışardakileri bırakıp mağaraya girer ve ondan sonra yedisi de görünmez olurlar. A. Akagündüz, Y. Baş, R. Tekin, O. Kaşıkçı'nın hazırladıkları bir akademik çalışmaya göre: yazarlar, bu söylenceyi Kuran'ın Kehf suresinin 9-26 ayetlerinin açıklamasıyla ele almışlardır. Ayrıca 34'ü Türk-İslam, 2'si Batılı olmak üzere 36 kaynağın sonuçlarına göre yayınladıkları kitapta, bu söylencenin yeri, Tarsus'daki Eshab-ı Kehf olarak gösterilmektedir. T. A. Çağlar, bu konuya farklı bir bakış açısı ile yaklaşarak, olayın geçtiği söylenen yerdeki konik dağ yapısını bir dağ kültü, isimlerin ise "nuş ve yüş" şeklinde ekler almasının, İslami veya antik olmaktan çok Labarnaş veya Hattuşaş gibi Hitit, Luwi veya Que kökenli olabileceğini öne sürmektedir. Bu durumda yeri ve kime ait olduğu tartışmalı olan bu söylencenin dikkat edilmesi gereken farklı bir versiyon daha ortaya çıkmaktadır.

ŞAHMERAN EFSANESİ
Tarsus’la ilgili anlatılan çok sayıda hikaye içerisinde Şahmeran belki de en ilginç olanıdır. Yılanların şahı olarak bilinen insan başlı, yılan gövdeli Şahmeran’ın Camsab adında bir gençle olan hikayesini konu edinen bu anlatı, Tarsus ve yakın çevresinde bilenen ve en çok anlatılan hikaye olmuştur. Kurgusunda kısaca dostluk ve verilen bir sırrın istenmeyen olaylara dönüşmesi ve ihanetin sonunda da ölümün yaşanması anlatılmaktadır Arkadaşlarıyla birlikte odunculuk yapan Cansab’ın bal almak için indiği bir kuyudan Şahmeran’ın yaşadığı yer altı dünyasına inmesiyle başlayan hikaye, arkadaşlarının ihanetiyle birleşip Cansab’ın Şahmeran’an ülkesinde kalmasıyla devam eder. Ardından yılanlar onu yakalayarak Şahmeran’ın karşısına çıkarırlar. Cansab başından geçenleri anlatırken, Şahmeran da kendi sırlarını Cansab’a anlatır. Ancak Cansab’ın bunları yeryüzüne taşımasından çekindiği için zoraki misafir etmeye başlar. Uzun bir süre burada yaşamaya çalışan Cansab’ın yalvarmalarına daha fazla dayanamayan Şahmeran onu serbest bırakmaya razı olur. Fakat gördüklerini anlatmamasını ve hamama gitmemesini öğütler. Aksi halde vücudunun yılan derisine dönüşeceğini ve Şahmeran’ı gördüğünün böylelikle anlaşılacağını söyler. Cansab geldiği yerden geri döner ve uzun yıllar yaşadıklarından hiç söz etmez. Fakat ülkesinin hükümdarının bir süre sonra hastalanması, bu hastalığın çaresinin Şahmeran olması durumu değiştirir. Askerler ülkede Şahmeran’ı görenleri aramaya başlarlar. Üstelik bunun hamamda yıkanırken ortaya çıkacağı bilindiğinden de padişahın adamları tüm insanları teker teker hamamlara götürerek yıkanmalarını sağlamaktadır. Cansab bu kötü sınavdan kısa bir süre saklanarak kaçmayı başarsa da, sonunda yakalanıp şehre getirilir. Yıkanırken de tüm sırrı ortaya çıkar ve vücudu bir anda yılan pullarıyla kaplanır. Bunun üzerine Cansab ikna edilerek Şahmeran’ın yeri söyletilir. Kısa sürede yakalanan yılanların şahı Tarsus’taki Şahmeran Hamamında öldürülür ve üç parçaya ayrılarak padişaha sunulur. İyileşen padişah Cansab’ı vezir yapar, ama dünyadaki yılanların hiçbiri bunu bilmemektedir ve öğrendiklerinde tüm insanlara saldıracaklarıdır.

4 yorum: